Ehlibeyt YOLU facebook sayfasını Beğenmeyi Unutmayın sevgili Canlar

20 Ocak 2021 Çarşamba

CEMEVLERİ MESCİT-İ NEBEVİ’NİN DEVAMIDIR 🌹



CEMEVLERİ MESCİT-İ NEBEVİ’NİN DEVAMIDIR 🌹

Alevilikte abdest, farklı olarak dışla birlikte iç temizlik anlamına gelir. Geleneklere göre birçok dini inanışta olduğu gibi Alevilikte de “temizlik” önemli bir yere sahiptir. Örneğin Cem törenine katılmadan önce banyo yapıp gitmek önemli bir gelenektir. Buna boy abdesti de denir. Temizlenmek ruhun ve bedenin temizliği olarak ele alınır ve kurallara bağlanmamıştır. Önemli olan ruhen ve bedenen temiz olmaya çalışmaktır. Kişi buna kendisi karar verir. Ama temiz olmak makbüldür. Bu Allah’a, Dedeye, Pire, inancımıza olan saygıyı gösterir.

Aleviler, zahiri (dış) temizliğe önem verdikleri gibi, batıni (iç) temizliğe de önem verirler. Abdest kelimesinin anlamı ‘su tutmaktır’ ve Aleviler kelimenin anlamında olduğu gibide temiz olurlar ve zahiri yani dış temizliğede çok önem verirler. Aslında bedenen dışsal olarak temizliğe önem verdikleri gibi iç öz inanç anlayışı içerisinde bu su tutmayı, temizlenmeyi özlerine içlerine benliklerinede yaparlar. Bunun yanı sıra batıni olarak iç temizliğede oldukça önem verirler çünkü Alevi Bektaşi inancında kendi özünü temizleyemeyen başkasını hiç arıtamaz. İlk önce özünü kendi temizlerler. Elbette dış temizlikte çok önemlidir lakin iç temizliği olmayan bir insanın dış temizliğinin hiçbir önemi yoktur. Önemli olan şekilsel bakımdan ağıza kaç kere su götürdüğü değildir.


Şeriat abdesti yani temizlenmesi su ile olur.

Tarikat abdesti pir elinden bağlanmaktır.

Marifet abdesti nefsini bilmektir.

Hakikat abdesti ise kendi ayıplarını görüp başkalarının ayıbını örtmektir.


”Aleviler yıkanmaz” diye çıkarılan söylentiler, belki de yıkanmasını dahi bilmeyenlerin bir uydurmasıdır. Yıkanma (Gusül) işini, ancak herkesin kendi ailesi bilir, çünkü yıkanma açıkta yapılmaz! Şu yerküremizde, hele şu çağda elini, yüzünü, bedenini yıkamayan bir fert veya topluluk olur mu? Yine de Alevî-Bektaşîler, kendilerine yapılan bu kuru iftiraya gülüp geçerler ve sorarlar:


Asıllarıda asıl nedir?

Usullerde usul nedir?

Şeriatte su pak eder?

HAKİKAT’te gusul nedir?


İçi, gönlü temiz olmayan insanın ne kendisine ne bir başkasına hiç bir faydası ve yararı yoktur. Bu kişi insanlık için zaten yeryüzündeki kirli bir noktadan ibarettir.

Pir Hünkâr Hacê Bektaş-i Veli şöyle söyler:


Kendisini arıtamayan (temizlemeyen) başkasını hiç arıtamaz. Şeriata göre; dona ve tene (elbiseye ve deriye) murdar şey değse, su ile yuyunca (yıkayınca) hem ten, hem don arınır.

Bilgelere (ariflere) göre ise su ile ne don, ne ten temizlenir. Çünkü kendi özünü arıtmayınca yumakla, yunan şey temizlenmez.


Yine Hasan Dede şöyle der:

Adem vardır eti semiz

Alır abdest olmaz temiz

Alemi ta’netmek nemiz

Bilcümle kusur bizdedir.


Alevilikte diğer bazı mezhep ve inançlarda olduğu gibi şekilsel olarak belli bir kural çerçevesi içerisinde günün belirli vakitlerinde abdest yoktur. Aleviler Salat-ı Daim bir topluluktur ve her daim vakitsiz, şartsız, kuralsız olarak Yaradanı her işinde anarlar. Alevilik geleneksel İslam anlayışının birçok düşünce ve ibadet biçimlerini red eder şekilciliği yok sayar. Herşeyi Hakk için yapar ve Hakk’ın yeryüzünde yarattığı en değerli varlık olan insanı yaşatmak için yaparlar. Yaradan bizlere kendi nefesinden üflediğini ve bize Şah damarımızdan daha yakın olduğunu söylemektedir. Bizi kendi nefsinden yaratarak aslında yoktan değil vardan var ettiğini açıklamakta ve onun ruhununda bizim içimizde bizimle beraber olduğunu söylemektedir. Buda Alevi inancının önemli bir inanç parçası olan Vahdet-i Vücud (Varlığın Birliği) anlayışıyla örtüşmektedir. Alevi inancının tamamı Muhammedi öze uygun olmakla beraber İnsani özede uygundur. Aslında bunu bazıları farklı veya yanlış anlayabilirler ve değişik noktalara çekebilirler lakin bunu öğrenmenin ve bilmenin tek yolu bir Cem ibadetlerine katılmaktır ve oradaki bilgili olan Dedeye merak ettiği soruları sorarak bilgilenmek, o ortamda bulunmaktır ve gerçekten öğrenmek istemektir. Allah insanın ne yaptığına değil, ne yapmak istediğine bakar. Bu bile aslında yani Allah zahiri olarak yapılana değil batıni olarak yani içsel özsel olarak yapılmak istenene baktığını belirtir ve buda Alevi inancının doğruluğunu göstermek açısından çok önemlidir.


Pir Hünkâr Hacê Bektaş-i Veli

* İlimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

* Yolumuz; İlim, İrfan ve İnsanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.

* Zahidin 70 yıllık ibadeti, arifin bir saatlik tefekkürüne (düşünmesine) eşittir.

* Hararet nardadır sacda değildir, Keramet baştadır tacda değildir, Her ne ararisen kendinde ara, Kudüs’de mekke’de hac’da değildir.

Kısaca Cem İbadeti ve Semah Nedir.


Semah, Cem ibadetinin bir parçasıdır ve her cem ibadetinde yapılan ritüellerden birisidir. Yüzlerce yıldır Alevi geleneğinin vazgeçilmeyen, bozulmadan günümüze getirilen en önemli ritüelidir. Cem ibadetlerinde sadece semah dönülmez fakat semah, cem ibadetinin ayrılmaz bir parçası ve olmazsa olmazıdır. İnanışa göre Cem gibi Semah’ın kaynağıda Kırklar’a dayandırılır. Cem ibadetinde kadın ve erkek farklılaştırılmaz, insana saygıdan dolayı cem’de bulunan herkes candır. Semah’ın sıradan görünmesi onun alçakgönüllü ve doğal olmasına verilebilir. Cem ibadetinde; ölmeden önce ölmek, hesaba çekilmeden önce hesabını vermek, ulu divana alnı açık yüzü ak olarak, kul hakkıyla gitmemektir. Toplumun önünde haklı haksız belirlenir, suçlu olanların gerekli cezaları verilir. Cemlerde verilen cezalara uyulur, aksi halde toplum dışına itilmek kaçınılmazdır. Kul kuldan razı olursa Allah da kuldan razı olur. Deyişler okunur, lokmalar dağıtılır. Cem, on iki hizmetin yerine getirilmesinden oluşan ilahi duygusallık içinde edep ve yol erkânına uyularak yapılan bir ibadettir..


Alevilik bütün dinlerin ve inançların en güzel yönlerini bir arada toplayan bir inanışdır. Ve bunu islamiyet ile birleştirmiş islamın öz muhammedi çizgisinden çıkmayarak yaşamışlar ve yaşıyorlardır. Yaradana ulaşmayı, cem ibadetlerimiz esnasında zirvesinde yaşar ve onu kendi nefsimizde hissederiz. Zaten yaradan insanları kendi benliğinden yaratmıştır. Bunu en güzel ifade eden Enel Hakk dediği için dersi yüzülen Hallacı Mansur ifade etmiştir. Kısaca yaradan bütün herşeyin yaratıcısı ve sahibidir. İbadetlerimizde İkrar verme yani söz verme ve ikrarına bağlı kalmak vardır. Yine dedemiz cemde bulunan herkesi sorguya çekerek binevi mahşer gününün yeryüzündeki provasını gerçekleştirir ve cemdeki taliplerin dünya insanlığı için faydalı olmasını ve bu hususta hesap verebilir olmasını sağlar. Cem ibadetlerine hırsız, birisinin namusuna göz dikmiş yani kısaca dünya yaşamı için zararlı olan kişiler alınmaz. Cem ibadetlerinde rızalık olmadan ibadet olmaz. Herkes birbirinden razı olduktan sonra ibadet başlar. Razı olmayan olursa sorun çözülür. Yaradanda zaten razı olmuş ve razı edilmiş olarak karşıma gelin demiştir. Kul kuldan razı olmazsa, hakda kuldan razı olmaz sözünün inancıyla hareket edilir.

BİZDE İNSAN VARDIR, KADINMI ERKEKMİ SORULMAZ.


Hararet nârda’dır, sac’da değildir,

Kerâmet baştadır (sendedir), tâc’da değildir.

Her ne arar isen, kendinde ara,

Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir.


Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,

Hak’kın yarattığı her şey yerli yerinde.

Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok,

Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde.


Sakın, bir kimsenin gönlünü yıkma,

Gerçek erenlerin sözünden çıkma.

Eğer insan isen ölmezsin, korkma,

Âşığı kurt yemez, uc’da değildir.


Pir Hünkâr Hacê Bektaş-i Veli
 

27 Kasım 2020 Cuma

Hz. Ali ( r.a) soru ve cevap


Hz. Ali efendimize söyle soruyorlar, 124 Nebî geldi ya Ali buna ne diyorsun, Hz Ali efendimiz söyle söylüyor 124 Nebi'nin sırrı Dört kitapta gizlidir, Dört kitabın sırrı kuran-ı kerimde gizlidir, Kuran'ı Kerimin sırrı fatiha suresinde gizlidir, fatiha suresinin sırrı Bismillahirrahmanirrahim de gizlidir, İşte o Bismillahirrahmanirrahim altındaki nokta benim, Söyle ey Gündüz ey Gece Allah tekdir Allah yüce o Doğmaz doğrulmaz kimse ona denk olmaz, Salat ve selam sana olsun ya Muhammed Mustafa, Salat ve selam sana olsun ya Ali'yel Murtaza, Haticeyi Kübra Fatımayı tül Zehra hayru nisa. Salat ve selam sana olsun ya imam-ı Hasan müctaba, Salat ve selam sana olsun ya imam-ı Hüseyin-i Deşti kerbela,. 

Biz Ali’nin müminleriyiz yoluna ser verip yolundan dönmeyenleriz. Başım, Bedenim, ruhum, cümle varlığım onun yoluna kurban olsun.. Aşk ile canlar aşk ile = Fahrettin ŞahmerdanHızıraşkına 🌷

18 Nisan 2019 Perşembe


ALEVİLER NEDEN TAVŞAN ETİ YEMEZLER.💕


Hz.Peygamberimiz ( s.a.v ) Neden Tavşan Etini Yememiştir Şükürler Olsun. 

Aleviler Neden Tavşan Eti Yemezler.
Çünki Kurana göre domuz eti ve kan leş ayni derecede haramdir. Kesilmis tavsan eti akar suya tutuldugunda etinin tamami kan olarak akip gittiginden dolayi, tavsan eti yiyen kan yemis olur. Haliyle kan yeyende domuz eti yemis olur.

1- Tavşanın yapısı, etten çok bir kan pıhtısıdır. Kur’an’da, Maide Suresi 3. ayette kan ve kanlı maddeler, leş ve domuz eti haram kılınmıştır:

“…. ölü hayvan eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilenler, boğulmuş, vurularak öldürülmüş, düşüp ölmüş, süzülmüş,, yabani hayvan parçalayıp öldürmüş, olanlar, dikili taşlar üzerine boğazlanan ve bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı…” MAİDE SURESİ AYET 3

2- Tavşanın kafası kedi kafasına, kulakları eşek kulaklarına, ayakları köpek ayağına, kuyruğu ile domuza benzer. Ayrıca çok tırnaklılar grubundadır ve KADINLAR GİBİ AYBAŞI GÖRÜR..
3- Tavşan ayrıca eski türklerde kutsal sayılan bir hayvandır. bu nedenle avlanıp yiyilmez. bayraklarında tavşan resmi bulunurdu… Örneğin, dersim Alevilerinin, Munzur suyundaki balıkları kutsal saydılkları için yememeleri gibi..

Oğuzların altılı tasnifinde, Anzuk olarak giren Tavşan, Boz-oklar’ın simgesi idi..Türkmen kızılbaşlar bu yüzden Tavşan yemezler

Yine kimi balkan köylüleri de, Hz. Hüseyin’in katillerinin ruhlarının, tavşan şekline girdiğine inanıyorlardı…
Tavşan yemek Tevrat’ta ta yasaktır.. haramdır. ♡♡♡ Ehlibeyt YOLU facebook sayfasını Beğenmeyi Unutmayın sevgili Canlar

24 Ağustos 2017 Perşembe

Cem dirliği gönül birliği duası





 CEM DİRLİĞİ GÖNÜL BİRLİĞİ DUASI 
BismiŞah... Allah Allah...
İbadetlerimiz kabul ola. Secdelerimiz meleklerin yaptığı secde ola.
Meydanlarımız abad ola... Cemlerimiz Kırklar Cemi ola.
Evrenin yaratıcısı O yüce Hakk, Muhammed Mustafa'nın Aliy'ül Murteza'nın şefaatinden mahrum etmesin.
Müminlerin Anası Hatice't-ül Kibriya, Fatıma't-ül Zöhre, huzuru mahşerde bizlerin yardımcısı olsunlar.
Yüce Allah cümlemizi ve cümle muhibbanı , Resulü Kibriya'nın, Şah-ı Evliya'nın, Ehl-i Beyt'in hürmetine, cehennemin narından, Şeytanın şerrinden, kabir azabından, zalimin zulmünden, kâfirin küfründen, haksızın nekrinden, ateş ve afetlerden, görünür görünmez kazalardan, belalardan saklasın, beklesin, korusun.
Eli erde, yüzü secdede, Allah Allah diyenlerin, Hakk âlemin dilden dileklerini, gönülden muratlarını versin...
Ey yüce Allah, Âdem-i Safuyullah, Nuh-u Naciyullah, İbrahim-i Halilullah, İsmail-i Teslimullah, Musa-i Kelâmullah, İsa'yı Ruhullah, Muhammed-i Habibullah, Aliy'el Veliyullah yüzü suyu hürmetine emeklerimizi boşa verme, bizi doğru yoldan (EhliBeyt) ayırma, dertlerimize derman, hastalarımıza şifa ihsan eyle...
Kerbela'da susuz şehit düşen erenlerin, evliyaların yüzü suyu hürmetine, bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız günahlarımızı af eyle. Korktuğumuza uğratma, umduğumuza nail eyle.
Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereket ihsan eyle ya Rab.
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmamların, On Dört Masumu Pakların, On Yedi Kemerbestlerin, Kırkların katarından, didarından ayırma.
Onların hürmetine, milletimizin, toplumumuzun birlik ve beraberliğini bozma, huzur ve sükûnet nasip eyle, ya Rab...
Bütün Hakk'a göçmüşlerimize rahmet, geleceğimize selamet ihsan eyle.
Emeklerimizi boşa verme, dualarımızı dergâh-ı izzet'inde kabul eyle ya Rab...
Nur-i Nebi, Kerem-i Ali, gülbangı Seyyid Mahmudi Hayrani.
Dil bizden, kabülü Cenab-ı Allah'tan, şefaati Hz. Muhammed-Ali'den olsun.
Gerçeğe Huuuuuuuuuu,
Mümine ya Ali...
Allah Allah, Allah Allah!..

https://www.facebook.com/EhlibeytYOLU.1can/

21 Haziran 2017 Çarşamba

Kuran'da Adalet kavramı.





Kur'an'da Adalet Kavramı ve Adalet Yürüyüşü 

Kur’an’ın en temel kavramlarından biri de adalet kavramıdır. Nitekim...
Tüm Öğretmenler Burada Toplanıyor! Siz de katılın!

Kur’an’da Adalet Kavramı ve Adalet Yürüyüşü

Kur’an’ın en temel kavramlarından biri de adalet kavramıdır. Nitekim adalet anlamına gelen Arapça “adl” sözcüğü türevleriyle birlikte Kur’an’da 30 dan fazla yerde geçmektedir. Aynı şekilde denge ve orta yolu izleme anlamına gelen itidal sözü de “adl” sözünden türemedir.

Türkçede kullandığımız adalet sözcüğüne de kök olan adl sözü Kur’an terminolojisinde zulmün karşıtı bir kavram olarak yer almaktadır. Gerçek şu ki, adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulmün her çeşidi adaletsizlik, adaletsizliğin her hali de zulümdür.

Bundan dolayıdır ki, Kur’an’ın ifadesiyle; Allah daima adalet üzere iş yapar ve peygamber de adalet üzere olmakla emrolunmuştur.

Bu noktada  Danışma Bölümü / Şura Suresi 15. Ayete bakalım:

“... Bana aranızda adaletle hükmetmek emredildi...”

Aynı şekilde Bal Arısı Bölümü / Nahl Suresi 90. Ayete de bakalım:

“Şu bir gerçek ki, Allah size adaleti ve iyilik yapmayı emreder...”

Hz. Muhammed’den nakledilen bir hadiste onun şöyle dediği bildiriliyor:

“Haksızlık yani adaletsizlik karşısında susan dilsiz şeytandır.”


Hz. Peygamberin bu sözünün kaynağı aslında Kur’an’ın Kadınlar Bölümü / Nisa Suresi 135. Ayetidir. Ayette çok çarpıcı bir biçimde şöyle denilmektedir:

“Ey inananlar, kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa Allah için tanık olarak adaleti gözetin. Tanıklık ettiğiniz kişiler ister zengin, ister yoksul olsun, Allah onlara daha yakındır. Öyleyse canınızın arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker ya da yüz çevirirseniz bilin ki, Allah’ın, yaptıklarınızdan elbette ki haberi olacaktır.”


Evet, kendi aleyhimize bile olsa adaletten sapmamak müminler için bir Kur’an buyruğudur.

Kur’an’a göre adaletten sapmanın hiçbir bahanesi ve gerekçesi olamaz. Bundan dolayıdır ki, Kur’an, bütün müminlerin her hal ve şart altında adaleti korumalarını yani “adl” denilen kavrama uygun davranmalarını ister. Öyle ki, adaleti gözetirken insanların yakınımız oluşu dahi, yumuşatıcı ve ödün verici bir unsur olarak kabul edilmemelidir.

Hatta düşmanımıza karşı bile adaletten asla ayırlmamamız gerektiği kesin ve keskin bir ilke olarak Kur’an’daki yerini almaktadır.

Kur’an’ın adalet konsundaki bu görkemli tutumu, Sofra Bölümü / Maide Suresi 8. Ayette şu şekilde ifade edilmektedir:

“Ey inananlar, Allah için adaletle tanıklık edenler olun! Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın. Korunup sakınma haline uygun olan budur. Allah’tan sakının. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.”

Evet; Kur’an diyor ki, kin duyduğunuz topluluğa karşı bile adaletten ayrılmayın! Ama bugün ülkemizin siyasi erkine egemen olan sözde dindar ve muhafazakar siyasal hareket, her fırsatta İslam’ı ve Kur’an’ı refere ettiğini söylese de adalet konusunda, gerçekte İslam öncesinin Bedevi müşrik Arapları gibi davranıyor. Fakat Emeviler gibi bunu İslamî bir kılıfla gizlemeyi de son derece usta bir biçimde başarıyor.

Gerçek şu ki, İslam’ın en temel ilkesi olan adalet ilkesini ayaklar altına alma konusunda en pervasız ve utanmaz tavrı Emeviler sergilemişler ve hatta bunu sözde İslamî bir zemine dayandırarak doktrin haline getirmişlerdir.

Emeviler, yönetimleri süresince yaşanan bütün adaletsizlikleri doğrudan doğruya Allah’a fatura edip bunu kader inancıyla ikame etme yoluna gitmişlerdir. Buna göre halkın adaletsizlik ve zulüm olarak gördüğü her şeyi “Allah’ın takdiri” diyerek kadere bağlamışlar ve neredeyse zulme ve adaletsizliğe isyanı dine ve Allah’a başkaldırı olarak göstermişlerdir. Emevilerin başlattığı bu zelil ve rezil yolu sonraki devirlerlerde de sürdürenler oldu. Hatta İslam tarihinin büyük bir bölümüne bu çirkin ve din karşıtı zihniyet damga vurdu.

Emevi sultanları kendilerini “Halifetullah ve Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” olarak takdim etmişler, her türlü itirazı da fitne ve din düşmanlığı diye yaftalamışlardır.

Heyhat; bugün de adalet isteyenleri, fitne çıkarmakla, dış müdahale çağrısı yapmakla ve dinsizlikle itham edebilenler var. Aslında böyleleri Emevilerin; Muaviye ve Yezit’in ideolojik torunu olmayı seçen münafıklardır.

CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünü bu çerçevede düşünüyor ve yazılıp çizilenleri ibretle takip ediyorum.  Adalet yürüyüşüne muhalefet eden kafaları anlamak mümkün değil. Adalet talebinden kim rahatsız olur? Kuşku yok ki adaletsizliği yol tutanlardan başkası böylesi bir talepten rahatsızlık duymaz.

İşte Kur’an ayetleri, işte İslamî hükümler...

Ve işte adaletsizliği yol edinen Emevi tavrı; Muaviye tavrı, Yezit tavrı...

Öte yandan Sayın Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünü bazı tarihsel hadiselere benzetenler oldu. Söz gelimi; Odatv, Gandi’nin meşhur tuz yürüyüşünü hatırlatarak adalet yürüyüşünü, analojik bir yaklaşımla haberleştirdi. Kanımca son derece yerinde bir benzetmeydi.

Ben bu benzetmelere bir yenisini eklemek istiyorum.

Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü bana Hz. Hüseyin’in Medine’den Kerbela’ya yürüyüşünü hatırlattı.

Bilindiği üzere Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin, Emevi sultanı Yezit’in zulmüne karşı bir kafileyle Kufe’ye doğru harekete geçmişti.

Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ile Hz. Hüseyin’in hareketi arasında inanılmaz benzerlikler var.

En başta, bazı yakınları tarafından Hz. Hüseyin’e karşı yapılan muhalefet ile Kılıçdaroğlu’na yönelik sol cenahtaki eleştiriler çok benziyor.

İmam Hüseyin’e de yapma dediler, bu işten bir şey çıkmaz dediler. Hatta Hz. Hüseyin’i ağır bir biçimde kınayan yakınları vardı. Kılıçdaroğlu’nun da bazı yakınları (Sözgelimi kardeşi) onu ağır biçimde protesto ediyor.

Ama gerçek şu ki, her iki harekette de zulme ve adaletsizliğe isyan var.

Her ikisinde de kararlılık ve çile var.

Her iki hareket de muktedirler tarafından fitne çıkarmakla itham edildi, ediliyor.

Her iki hareket de dış güçlerle işbirliği suçlamasına maruz kaldı, kalıyor.

Bu arada hemen belirtelim ki Yezit ve taraftarları Hz. Hüseyin’i Kufe’ye gitmek suretiyle bir taraftan İranlı, bir taraftan da Türkistanlı olan eşi Şehribanu üzerinden İran ve Türkistan’la ittifak yapmakla yani deyim yerindeyse dış güçlerden yardım istemekle suçlamışlardı. Oysa gerçek başkaydı. Gerçek yalnızca zulme isyan ve adaleti savunmaktı.

Aynı şekilde şimdi de Sayın Kılıçdaroğlu’nun masum ve haklı yürüyüşünü nerdeyse dış güçlerle ittifak suçlamasıyla karalamak istiyorlar. Oysa dış güçlerin yaklaşık 15 yıldır kiminle ittifak yaptığı apaçık ortada... Kaldı ki bugünkü siyasi iktidarın elitleri de evvelce Türkiye’yi başta AİHM olmak üzere pekçok “dış güce” şikayet etmişlerdi.

Her ne denirse densin Kılıçdaroğlu’na yönelik başka konulardaki eleştiriler bir yana, bu yürüyüş masum ve son derece haklı bir yürüyüştür.

Peki sonuç getirir mi?

Bence bunun yanıtı üzerinde fazla durmaya gerek yok. Zira diyalektik materyalist tarih anlayışı çerçevesinde düşünürsek hiçbir zulüm ebedi olarak devam edemez. Gün gelir ve elbet devran döner.

Dahası Kur’an’ın şu görkemli ayeti ( Şairler Bölümü / Şuara Suresi 227. Ayet)  muhakkak tecelli eder:
“... Zalimler nasıl bir devrimle devrileceklerini yakında bileceklerdir.! cemil-kilic, ilahiyatçı yazan 





20 Haziran 2017 Salı

On iki imamlar.


ON İKİ  İMAMLAR.

Aleviler, Hz. Muhammed’in hakka yürümesinden sonra Müslümanlara önderlik etmesi gereken kişilerin Ehlibeyt soyundan olmaları gerektiğine inanırlar. Buna kaynak olarak ta Kuran-ı Kerim’in Azhap Suresi 33. Ayeti gösterirler. Bu Ayet şöyle: “Ey Ehlibeyt Allah sizden her türlü pisliği, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale getirmek diler.” Bu Ayetin anlamı, Ehlibeytin doğuştan arı olduğu bu anlamda da imamlığın Ehlibeytin soyundan gelen kişilerin hakkı olduğudur. Bilindiği gibi Ehlibeyt, Peygamberin ailesidir, soyudur. Peygamberin soyu da, yani Ehlibeyt Hz. Ali kanalıyla devam etmektedir. Dolayısıyla önderlik (halifelik) Hz. Ali ve çocuklarının hakkıydı. Ama maalesef bırakın Ehlibeytin imamlığını, ortada müthiş bir Ehlibeyt düşmanlığı vardı. Bu düşmanlık aslında biçimde Ehlibeyteydi. Bu düşmanlığın asıl hedefi İslamdı. Çünkü bu düşmanlığı geliştirenler Cahilliye döneminin azılı putperestleriydiler. Bu düşmanlığın sonuçları günümüze kadar da devam etmektedir. Bu düşmanlık öyle bir hal aldı ki, başta Hz. Ali olmak üzere bütün soyu büyük zulümler gördü. Ve on ikinci İmam Mehdi’nin dışında diğerleri genellikle zehirlenerek şehit edildiler. Hiç biri vadesiyle hakka yürümemiştir.

On iki İmamların Alevilikte çok büyük bir anlamı vardır veAleviler ibadetlerinde her zaman on iki İmamlara bağlılıklarını dile getirip onları anarlar. Kısaca belirtmek gerekirse; on iki İmamlar –bir bütün olarak- Aleviliğin temel yapı taşlarındadır. Bunlara ek olarak Aleviler on ikinci İmam Mehdi’nin bir gün gelip kendilerini kurtaracağına inanırlar.

ON İKİ İMAMLARIN İSİMLERİ:

1. Hz.Ali

2. İmam Hasan

3. İmam Hüseyin

4. Zeynel Abidin

5. Muhammed Bakır

6. Caf er Sadık

7. Musai Kazım

8. Ali Rıza

9. Muhammed Taki

10. Ali Naki

11. Hasan Askeri

12. Muhammed Mehdi 


ON İKİ İMAMIN HAYATI: 

------------------♡--------------------

 1- Hz. İmam Ali

Kimlik Bilgisi
Adı Ali
Doğum Yeri ve Tarihi: Mekke (M) 21/ 3 / 598
Şahadeti Yeri küfe (M) 28/01 / 661
Gömülü Olduğu Yer:( ırak ) Necef
Yaşı: 63 . 65 yaş arası
Lakabı : Murteza
Çocuk Sayısı: 12 E, 15 K.
Katili: İbni Mülcem
Künyesi: Ebu Muhammed
Babası: Ebu Talib
Annesi: Esed Kızı Fatıma
Yüzüğünün Yazısı: Kuluna sahip Allah'tır
İmamet Süresi: 30 yıl.
Birinci imamdır. Kabe’de doğan hiç puta tapmadan 8 yaşında iken Müslümanlığı kabul eden Hz. Muhammed’in amca oğlu, aynı zamanda damadı olan Allah’ın Aslanı Aliyel Mürteza 4. halife idi. Hz. Muhammed’in Hz. Ali için şu hadisleri söylediği rivayet edilir:
- Her nebinin nesli kendinden gelmiştir, benim neslim Ali’den gelecektir.
- Benim sırrımın sahibi Ebu Talib oplu Ali’dir.
- Ali benim dünya ve ahret kardeşimdir.
- Ali’nin dostu benim dostum, Ali’nin düşmanı benim düşmanımdır.
- Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır.
Bu güzel sözlere muhatap olan Hz. Ali, cesareti, adaleti, hitabeti, İslam dini hakkındaki bilgileri ile kitaplara sığmaz.
----------------------------------------------------------------

2-Hz. İmam Hasan


Doğum Tarihi: (M) 12.03.624, (H) Ramazan 3
Şehadeti: (M) 25.03.670, (H) 28 Sefer 50
Gömülü Olduğu Yer: Medine
Yaşı: 50
Çocuk Sayısı: 8 E, 7 K.
Katili: Cü’de
Lakabı: Mücteba
Künyesi: Ebu-Muhammed
Babası: Ali
Annesi: Fatıma
Yüzüğünün Yazısı: Üstünlük Allah'ındır
Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler: Muaviye
İmamet Süresi: 10 yıl.
İmam Hasan, o sırada Şam valisiyken iktidarı türlü oyunlarla elde etmiş olan Muaviye’ye mektuplar yazarak, yola getirmeye çalıştıysa da başaramadı. Çevresindekilerin ihaneti yüzünden halifeliği ona bırakmak zorunda kaldı. İkinci imamdır. Hz. Muhammed’e benzerdi. Halim ve selim bir zattı. Dedesi tarafından çok sevilirdi. Hz. Muhammed onu severken dudaklarına yakın yerden öper ve gözyaşı dökerdi. Soranlara: “Ölüm Hasan’ın ağzından girecektir” derdi. Dediği gibi de olmuş; karısı Cu’de, Muaviye’nin kışkırtması: “Seni oğlum Yezid’e alacağım, sen halife karısı olacaksın” kandırması ile İmam’ın suyuna zehir katmıştır (670).
---------------------------------------------------------------

3-Hz. İmam Hüseyin


Doğum Tarihi: (M) 25.02.625, (H) 5 Şaban 5
Şehadeti: (M) 10.10.680, (H) 10 Muharrem 58
Gömülü Olduğu Yer: Kerbela
Yaşı: 57
Çocuk Sayısı: 4 E, 3 K.
Katili: Şimr
Lakabı: Şehid
Künyesi: Ebu-Abdullah
Babası: Ali
Annesi: Fatıma
Yüzüğünün Yazısı: Tanrı'nın emri olur.
Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler: Muaviye, Yezid
İmamet Süresi: 11 yıl.
Üçüncü imamdır. Hz. Ali’nin en küçük oğludur. Hz. Muhammed’in torunları için birçok hadis vardır: “Her nebinin nesli kendinden gelir, benim neslim Hz. Ali ve Hz. Fatıma’dan gelecektir” diyerek Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i evlatları yerine koymuş ve öyle severdi Hz. Muhammed. Veda Hutbesi’nde: “Size iki emanet bırakıyorum. Biri Kuran-ı Kerim diğeri de Ehlibeyt’imdir” dediği emanetlerden Ehlibeyt, bütün Müslümanların şefaat bekledikleri Hz. Muhammed’in ahfadı, torunları; Muaviye’nin oğlu lain Yezit’in askerleri tarafından Kerbela çölünde şehit edildiler(72 kişi). Hakkı olan hilafeti almak için değil, Müslümanlığın, dedesinin ve babasının yolundan, asıl İslam’dan saptırıldığı için isyanda olan Hz. Hüseyin ve Ehlibeyt Müslümanlık uğruna şehit olmuştur.
---------------------------------------------------------------

4- İmam Zeynel Abidin


Doğum Tarihi: (M) 10.01.658, (H) 5 Şaban 38
Şehadeti: (M) 17.10.713, (H) 22 Muharrem 96
Gömülü Olduğu Yer: Medine
Yaşı: 58
Çocuk Sayısı: 11 E, 4 K.
Katili: Hüşam
Lakabı: Seccad
Künyesi: Ebu-l Hasen
Babası: Hüseyin
Annesi: Şah Zenan (Şehri Banu)
Yüzüğünün Yazısı: Başarım Allah'ladır.
Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler: Yezid, 2. Muaviye, Mervan, Abdülmelik, Velid
İmamet Süresi: 35 yıl.
Dördüncü imamdır. Hz. Hüseyin’in oğludur. Kerbela olayı sırasında hasta olduğu için savaşamamış, hastalığı hayatını kurtarmıştı. Zeynel Abidin Kerbela Savaşı’ndan sonra Kufe’ye oradan da Şam’a götürüldü. Zincire vurulmuş olarak Yezidin önüne çıkarıldı. Daha sonra serbest bırakıldı. Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin soyu İmam Zeynel Abidin’le yürüdü, Abdülbaki Gölpınarlı’ya göre 716 yılında öldü. Emevi hükümdarı Abdülmelik tarafından zehirletilerek öldürüldüğü belirtiliyor. “Sahifet-ül Kamile” ve “Risalet-ül Hukuk” adında eserleri vardır. İmam Zeynel Abidin de cetleri gibi din bilgileri yönünden fevkalade bilgilere sahip, zamanın alimlerine ders verecek kadar genel kültüre ve geniş bir dünya görüşüne sahipti.
----------------------------------------------------------------

5- İmam Muhammed Bakır


Doğum Tarihi: (M) 10.05.676, (H) 3 Sefer 57
Şehadeti: (M) 28.03.733, (H) 7 Zilhicce 117
Gömülü Olduğu Yer: Medine
Yaşı: 57
Çocuk Sayısı: 5 E, 2 K.
Katili: İbrahim
Lakabı: Bakır
Künyesi: Ebu Cafer
Babası: Ali Zeynel Abidin
Annesi: Fatma Bint-al Hasen
Yüzüğünün Yazısı: Tanrı'nın emri olur.
Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler: Velid, Süleyman, Ömer İbni Abdulaziz, Yezid, Hişam
İmamet Süresi: 19 yıl.
Beşinci imamdır. Pek çok bilgin yetiştirmişti. Kuran-ı Kerim’in en doğru yorumunun, en gerçek hadislerin İmam Bakır tarafından söylendiğini, zamanının tüm bilginleri kabul ederdi. Bir gün ikinci halife Ömer’in oğlu Abdullah’a bir kişi, çözemediği bir konuda soru sorar. O da o esnada biraz ilerden geçmekte olan İmam Bakır’ı göstererek: “Git şu gidene sor. Ama ne söylerse gel bana haber ver” der. Adam Hz. İmam’a yaklaşarak sorusunu sorar ve aldığı cevabı Abdullah’a bildirir. “Onlar her şeyi doğru anlarlar ve her şeyin doğrusunu bilirler. Çünkü Ehlibeyt soyundandırlar” der.
--------------------------------------------------------------

6- İmam Cafer-i Sadık


Doğum Tarihi: (M) 23.05.699, (H) 17 Rebiülevvel 80 (83)
Şehadeti: (M) 22.01.766, (H) 25 Şevval 148
Gömülü Olduğu Yer: Medine
Yaşı: 69
Çocuk Sayısı: 7 E, 3 K.
Katili: Mansur
Lakabı: Sadık
Künyesi: Ebu Abdullah
Babası: Muhammed-ül Bakır
Annesi: Ummu Ferve
Yüzüğünün Yazısı: Dostum Allah'tır. O beni korur.
İmamet Süresi: 34 yıl.
Altıncı imamdır. Müminlik konusunda bilgi yönünde ileri seviyede olduğundan, kendisinden sonra gelen Ehlibeyt yanlılarına en sağlam bilgileri o ulaştırmıştır. Bu işi o kadar sistemleştirmiştir ki, koyduğu ilkeler Mü minliğin yasaları haline gelmiştir. Zamanla fikirleri o kadar gelişmiştir ki Caferilik diğer İslam mezhepleri arasında ayrı bir yer işgal etmiştir. Müminlik esaslarını o kadar mükemmel düzenlemiştir ki, İslamiyet’in kabulünden sonra Anadolu’ya gelen Türk  Horasan erenleri bunu benimsemiştir. Yani bu mezhep, Türklerin birlikte getirdikleri Türk diline, Türk müziğine, Türk dansına, Türk şiirine vs. hiç engel olmamıştır. Maliki Mezhebi’nin kurucusu Malik Bin Enes’in: “Üstünlük, bilgi, ibadet ve takva bakımından İmam Cafer’den ilerisini ne bir göz görmüş, ne de bir kulak duymuştur.” sözü kayda değerdir.
-------------------------------------------------------------------

7- İmam Musa-i Kazım


Doğum Tarihi: (M) 08.11.745, (H) 7 Sefer 127 (128)
Şehadeti: (M) 01.09.799, (H) 25 Recep 185 (183)
Gömülü Olduğu Yer: Kazımeyn/Bağdat
Yaşı: 57
Çocuk Sayısı: 18 E, 19 K.
Katili: Harun
Lakabı: Kazım
Künyesi: Ebu-l Hasen
Babası: Cafer-i Sadık
Annesi: Hamide
Yüzüğünün Yazısı: Allah yeter bana
İmamet Süresi: 35 yıl.
Yedinci imamdır. İmam Cafer-i Sadık’ın oğludur. İmam Musa-i Kazım da dedeleri gibi geceleri içi ekmek, et ve para dolu zembili sırtına vurur, yetimlerin, kimsesizlerin evlerini dolaşır kendisini tanıtmadan onlara yardım ederdi. Bu dönemde Emeviler’den sonra Abbasiler de Ehlibeyt’e zulüm ve gaddarlık yapmaya devam eder. Ehlibeyt’i sevenler çoğaldıkça haliyle onların hükümdar olmasını isteyenler de çıkıyordu ve isyan hazırlıklarına girişiyordu. Saray içindeki lüks yaşantıya karşılık ülkede halkı sefalet, açlık, işsizlik kırıp geçirmekteydi. Halife Harun Reşit lüks yaşantısını sürdürürken, açlık ve sefalet içinde yaşayan yoksul halkın Musa-i Kazım çevresinde toplanmasından ve ayaklanmasından korkuyordu. Bu kuşkudan dolayı Musa-i Kazım’ı zehirli hurma yedirerek öldürttü.
----------------------------------------------------------

8- İmam Ali Rıza


Doğum Tarihi: (M) 29.12.765, (H) 2 Zilkade 153
Şehadeti: (M) 24.08.818, (H) 20 Sefer 203
Gömülü Olduğu Yer: Meşhed/Tus (Horasan)
Yaşı: 55
Çocuk Sayısı: 1 E, 1 K.
Katili: Me’mun
Lakabı: Rıza
Künyesi: Ebu-l Hasen
Babası: Musa-i Kazım
Annesi: Necime
Yüzüğünün Yazısı: Allah yeter bana.
İmamet Süresi: 20 yıl.
Sekizinci imamdır. İlk kez türbesi, Arap topraklarının dışında bulunan imamdır. Horasan’ın Tus kentinin Senabad köyünde yatmaktadır. Bu nedenle Hacı Bektaş-ı Veli’nin İmam Rıza’nın torunu olduğu neredeyse kesinlik kazanmaktadır. Çünkü bilindiği gibi Hacı Bektaş Horasan’lıdır ve oradan Anadolu’ya gelmiştir. İmam Rıza’nın pek çok eseri vardır. Bunlardan risaleler şöyle sıralanabilir: “Şer’i Hükümlere Ait”, “Şer’i Hikmetlere Ait”, hükümdar Memun’a yazdığı “Din Hakkındaki” ve yine ona yazdığı “Sağlık Hakkındaki Risaleler”, “Fıkh-ur Rıza, Sahiffet-ür Rıza”. Bu yüce insan da, kendisinden önceki yedi seçkin Ehlibeyt imamı gibi,gerek ahlaksal geğerler, gerekse bilgi alanında üstün bir yere sahipti. Eski kaynaklar İmam Ali Rıza’nın hayatı boyunca hiç kimseye kötü söz söylemediğini, kimseyi kırıp incitmediğini kaydederler. Olanakları ölçüsünde yoksullara düzenli olarak yardımlarda bulunurdu. Bu yardımlarda aracı kullanmaz, yardımlarını gizlice yapardı.
--------------------------------------------------------------

9- İmam Muhammed Taki


Doğum Tarihi: (M) 11.04.811, (H) 10 Ramazan 195
Şehadeti: (M) 25.11.835, (H) 30 Zilkade 220
Gömülü Olduğu Yer: Kazımeyn (Bağdat)
Yaşı: 25
Çocuk Sayısı: 4 E, 7 K.
Katili: Mu’tesem
Lakabı: Cevad
Künyesi: Ebu Cafer
Babası: Aliyyül Rıza
Annesi: Sebike
Yüzüğünün Yazısı: Allah nede güzel kudret sahibidir.
İmamet Süresi: 8 yıl.
Dokuzuncu imamdır. Çok ibadet eden, kendini Allah’a adamış Taki sözcüğü ise lakabıdır. Babası İmam Ali Rıza’nın Tus şehrinde Hakk’a varmasından sonra, 17 yaşında iken imamlık görevine başladı. Ehlibeyt’in ve onların soyundan gelen tüm imamların geniş bilgileri, ahlaksal alanda doruklaşan nitelikleri, bireysel ve toplumsal ilişkilerindeki sıcak ve içten yaklaşımları; özveriyi, hoşgörüyü, alçak gönüllülüğü, doğruluğu, mertliği, yardımseverliği kendileri için vazgeçilmez temel davranış ilkeleri olarak benimseyişleri nedeniyle, yüzlerce yıldır dünyanın dört bir yanında yaşayan milyonlarca insan tarafından örnek alınmaları ve izlenilmeleri gereken birer önder olarak kabul edilmişlerdir.
----------------------------------------------------------

10- İmam Ali-en Naki


Doğum Tarihi: (M) 16.09.829, (H) 13 Recep 214
Şehadeti: (M) 28.06.868, (H) 3 Recep 254
Gömülü Olduğu Yer: Samara
Yaşı: 42
Çocuk Sayısı: 4 E, 1 K.
Katili: Mütevekkil
Lakabı: Hadi
Künyesi: Ebu-l Hasen
Babası: Muhammed-el Cevad
Annesi: Semane
Yüzüğünün Yazısı: Ahıtları korumak Allah huylarındandır.
Zamanındaki Halifeler: Muta'sım Vasık, Mütevekkil, Muntasır, Mustain, Mu'tezz, Muhtemelen
İmamet Süresi: 33 yıl.
Onuncu imamdır. Asıl adı Ali’dir. Lakapları Naki (temiz, pak), Hadi (doğru yol gösteren) demektir. İmam Ali Naki babası Hakk’a yürüdüğünde 7 yaşlarında idi. Babasının vasiyeti üzerine imamlık görevini üstleneceği için çok iyi yetiştirildi. Genç yaşta herkese verdiği güven, ilişkilerindeki incelik ve sıcak yaklaşımları ile ilgi, sevgi ve saygı görmeye başlamıştı. Bu durumu kıskanan Medine valisi, Abbasi halifesi Mütevekkil’e bir mektup yazıp İmam Naki’nin hilafet için tehlike oluşturduğunu Bağdat’a aldırılması gereğini bildirdi. Halife tarafından Bağdat’a çağrılan İmam Ali Naki’ye halk da büyük ilgi ve sevgi gösterdi. Tüm yaşantısı boyunca gerçek İslam’ı anlatmaya çalıştı.
--------------------------------------------------------

11- imam Hasan-ül Askeri


Doğum Tarihi: (M) 27.10.846, (H) 8 Rebiülevvel 231
Şehadeti: (M) 02.01.874, (H) 8 Rebiülevvel 260
Gömülü Olduğu Yer: Samara
Yaşı: 28
Çocuk Sayısı: 2 E
Katili: Mu’temed
Lakabı: Vekil
Künyesi: Ebu-Muhammed
Babası: Ali
Annesi: Susen (Hudeys)
Yüzüğünün Yazısı: Noksan sıfatlardan arıdır; göklerin ve yeryüzünün anahtarı
Zamanındaki Padişahlar ve Halifeler: Mu’tezz, Muhtedi, Mu’temed – İmamet Süresi: 6 yıl.
On birinci imamdır. Ceddi gibi, yaşadığı devrin, din bilginleri açısından, büyük uleması idi. “Tefsir”, “İsmail Nişaburi’ye Mektuplar”, “Helal ve Haram’a Dair Risale” gibi eserleri vardır.
----------------------------------------------------------

12- imam Muhammed Mehdi


Doğum Tarihi: (M) 30.07.869, (H) 15 Şaban 226
Lakabı: Mehdi
Künyesi: Ebu-l Kasım
Babası: Hasan’ül Asker
Annesi: Nercis
Yüzüğünün yazısı: Benim Allah Hucceti ve Özkulu
Kaim Mehdi Hakkında
Kaim Mehdi Oniki İmamlardan sonradır:
Ey insanlar,
Aziz ve celiyl olan Allah tarafından Bana bir nur verilmiş,
Benden sonra Ali b.Ebi Talib'e ve
 O'ndan sonrada Mehdi-i Kaime kadar,Onun nesline verilmiştir.
Mehdi de Allah ın hakkını ve bize ait olan her hakkı geri alır.
Zira aziz ve celiyl olan Allah bize kusurda bulunanlar a,düşmanlık gösterenlere,muhaliflere,
hainlere,günahkarlara,
zalimlere ve tüm
alemlerden gasp edenlere
 karşı hüccet karar kılmıştır.

Mehdi Dede’m gelse gerek
Ali divan kursa gerek
Haksızları kırsa gerek
İntikamını ala bir gün 





♡♡♡ Ehlibeyt YOLU facebook sayfasını Beğenmeyi Unutmayın sevgili Canlar